11 Haziran 2011 Cumartesi

Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz

"Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz!"  böyle söylemişti ünlü Türk düşünür Polat Alemdar.

 Doğru söylemiş aslında. Siz hangi masalda hikayenin kahramanının sonunu düşünerek hareket ettiğini gördünüz. Onlar düşünmediler anı yaşadılar ve kahraman oldular. Peki, ya sonra? Hiç düşündünüz mü "onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine" sözünün sonrasında acaba halleri nicedir diye?

İşte Dina Goldstein  bunu düşünmüş ve ilginç sonuçlara varmış.






Ve bence kuvvetle muhtemel ve en can alıcı sonlar.  :)

 



6 Haziran 2011 Pazartesi

Bir Duru Ses :Erdem Ergün

 Millet olarak iki, üç hatta daha fazla farklı öğeyi bir arada bulunduran şeyleri severiz. Üçü bir arada kahve, komple bir cep telefonu, herşey dahil tatil, fıstıklı dondurmalı künefe, gökkuşağı vs.  :) Örnekleri dilediğimizce arttırabiliriz.

Bugün tam da bu konuya istinaden bir sesi örnek vereceğim. Kendisini, kalbe usulca dokunan sesini radyo dinlerken tanıdım. Önce "aa Nev yeni albüm çıkarmış" diye sevinirken birden "yaa bir dk Nev değil ki, Hayko'yu da andırıyor sanki ama o da değil. Ama tarz aynı Erkan Oğur. Kim ki?" karambolüne düştüm. Yalnızca biri değildi hepsini barındıran bir tek kişiydi. Bir nevi üçü bir aradaydı.

Öğrendim ki aslında o  "Erdem Ergün"di. Duru, yormayan, alıp götüren bir tınısı var. Dinlettiriyor kendini. Sıkılıpta değiştiresiniz gelmiyor. Yani en azından benim gelmedi. Tüm albümü hiç durdurmadan dinledim, dinliyorum. Belkide kendisini dinletmesinin nedeni herhangi bir kaygı taşımaması. Sadece kendini anlatmasıdır. Velhasıl kelam samimiyetine inandığım herkesi sevdiğim gibi sevdim Erdem Ergün'i.

Albümünün adı "Yek Ahenk",video "Alma Ahımı" şarkısına ait. Diğer parçalarını fizy adresinden dinleyebilir(sin)iz. :)

5 Haziran 2011 Pazar

Pürüz İnsan Modeli Devam Eder

" Düğün günü kapıdan çıkarken elbisesinin tokası düşen insansın sen..."

Kardeşimin  pürüzlü hayatıma dair yaptığı yorumdur efendim.

Aylardır yazdığım her yazıda bir sorun çıkarak yarım kalmasının, yaptığım her işi çifte yapmamın, metroyu saniyelerle kaçırmamın, hatta özene bezene aldığım kitabın 17 sayfasının hatalı çıkmasının özetidir bu cümle. Kısaca "ben"dir. 

Aldığım çileler hep düğümlüdür  mesela. Mesela hiç yeşil ışıkta geçemem hep takılırım  kırmızıya. İnternette bakmam gereken acil bir şey varsa o an gider mesala ya da kitleniverir bilgisayar.

Öyledir işte. Vardır mutlaka bir pürüzüm. Başak burcu olmanın getirdiği detaycılıktandır belki hepsi. Ya da yanlış seçimlerimin diyetidir.

Aylardır günlerimiz ligarba tadında geçiyor. Ne acı ne tatlı. Bir mayhoş.
En olgun ligarbaya ulaşmak kadar çetrefilli.  Bu bile belkide yanlış seçim. Ligarba şimdilerde birçok yerde hazır satılıyor. Ama tercih dalından, en güzelini yeme isteğinden yana olunca dikenleri acıtıyor, kanatıyor ya sabır çektiriyor. Durup düşünmeye sevk ediyor. "Yahu neden zor olanı? Bak kestirmesi var nedir zorun yani?"
 Denizin bile dalgalı olanını severken tabakta önüne gelen ligarbanın ne kıymeti var ki  deyip yine yeniden işe koyuluyoruz kaldığımız yerden.


Hayrolsun.


Not: Görsel sırf görsel olsun, ayrıca pürüze örnek olsun düşüncesiyle eklenmiştir . :)

27 Ocak 2011 Perşembe

Damladan Deryaya- 2 ~~ Uçurtma Avcısı, Bin Muhteşem Güneş ; Khaled Hosseini


Bir yazar.Halit Hüseyin (Khalid Hosseini). Müthiş betimlemeri düşünen, aktaran, akıcı, okuyanı satırları içinde  sarıp sarmalayan üsluba sahip bir kelime üstadı.

Bu kadar etkili olmasının sebebi belki de anlattıklarının gerçek olabilme ihtimalidir. Kim bilir?
Yaşanmış olabilme ihtimalidir belkide her olayın balyoz gibi soluk borumuza inivermesinin sebebi. 

Ard arda iki kitabını okudum.Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş.

İki farklı öykü, ortak tema. Afganistan tarihsel süreci ve çaresiz insan halleri.

Bin Muhteşem Güneş'de  düşen bir füze ile yolları kesişen iki kadının dostluk hikayeleri, dostluğa uzanan süreçleri  anlatılıyor. Kadın olmanın, savaşın ortasında kalmış bir kadın olmanın, çıkar yolun yine bir kadına tutunmak olduğunun çarpıcı hikayesi. Çocuk yaşta evlendirilen ve çocuğu olmayan Meryem ile yine çocuk yaşta  çocuğu için evlenmek zorunda kalan Leyla'nın hikayesi.

 ***


***
"Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşam çalarsın. Karısını bir kocadan, çocuklarını bir babadan mahrum edersin. Yalan söylediğin zaman, bir insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun. Aldattığın zaman, bir insanın doğruluk, adalet hakkını elinden alırsın. Çalmaktan daha büyük bir kötülük yoktur."

Ufacık bir bölümdür yukarıdaki satırlar. Adanmışlığın, karşılıksız sevmenin, pişmanlığın, telafi yolları aramanın,çıkış yolu aramanın, savaşın, savaşlar arasında çocuk olmanın anlatıldığı bir solukta okunduğu kitaptan, Uçurtma Avcısı'ndan . Emir ve Hasan'ın  hikayesinden.

-İnancı pek de kuvvetli olmayan bir babanın oğluna sürekli, bıkmadan tekrar ettiği ama kendisinin asla tutamadığı öğüdüdür. -


***
Çıkış noktaları farklı olsa da aktarılanlar aynı duygular. Kimi zaman engellenemez bir öfke, kimi zaman acıma, kimi zaman sıcacık bir gülümseme. Her ikisi de bir solukta okunan, okuyanı seyirci değil de yaşananlara tanıkmış, her an olaya müdahil olacakmış  hissi verecek kadar samimi. 

Yazarın dilini, dilindeki sadeliğin asaletini, ve en önemlisi ufak ama önemli detayları aktarışını sevdim. 
***
Yeni bir pencere açtım kendime.











7 Ocak 2011 Cuma

Göz Görsün, Gönül Katlanmasın

Toplumların temel taşı kadın.
Her gün yüzlercesi, binlercesi farklı bir er kişi tarafından şiddetin bin bir yöntemine maruz kalıyor. Daha vahimihayatlarını kaybediyor.

Peki ya diğerleri ne yapıyor bu sırada.

Ordan burdan "Filancanın kocası karısını dövmüş, bilmem kimin babası kızını odaya kapatmış..."sözlerini duyar, bir  "cık cık cık" çeker ve  "aman komşuuum evlerden ırak" diyerek çekilir köşesine. 

Göz görmeyince gönül katlanır yaşananlara.

Birde bunları duyup köşesine çekilmeyen, elini sopanın önüne set çekenler var. Artık "göz görsün, gönül katlanmasın" diyenler.

Ümit Karalar bunlardan biri. "'Sheddeath"' başlıklı okul bitirme tezi için 50 ünlü kadınla birlikte fotoğraf çekimleri gerçekleştirmiş ve bunun için bir fotoğraf sergisi açmış.


 
Aynı amaç için çalışan bir diğer grup da Hürriyet ailesi. http://www.aileicisiddeteson.com/   adresinde paylaştıkları birbirinden farklı birçok aktivite  gerçekleştiriyorlar. Varlıklarını 1 Ocak'da Hürriyet'in yeni yıl ekinde fark ettim.
Kadınların sosyal yaşamda düştükleri zor durumları er kişilere empati yoluyla anlatmak için farklı kadın figürlerinin yerine koyulmuş ünlü er kişilerle fotoğraf çekimleri yapmışlar.
Yaşananları anlamak için empati yetmez aslında hemdem olmak gerekir.(Yakın gelecekte pek mümkün görünmesede.)

Ancak bu da bir adım. Dikkat çekebilmek, " bakmak yetmez, gör! " diyebilmek için.

Sahi "ADALET" var mı ki?

Kaç yıl sürer bu dava?
Zaman aşımından mı düşer, tutukluluk süresinden mi?
Emsal mi olur yoksa diğelerinin arasında yerini mi alır?
Dağ olmuş dosyaların arasında kaybolup gidermi o da?


Sahi,bu tarafta adalet var mı ki?
Vicdanımızın sızladığı şu günlerde ilahi terazinin varlığını bilmek yeter mi ki?
"Adalet" insani çekişmelere malzeme olacak kadar değersiz mi ki?

"Adalet", teyzelerin ya da sarayların adı olmaktan öte gerçek görevini terar yüklenir mi ki?

Sabah sabah okunan bir haberin ardından üşüşen daha nice soru var aklımda, ama yazmaya hevesim yok. Çünkü varlığından şüpheye düştüklerimden artık ümidim yok.

Güvensiz bir güne daha, merhaba Türkiye!

1 Ocak 2011 Cumartesi

Hayırlı Olsun

Yeni takvimlerimiz,
Yeni umutlarımız,
Yeni dileklerimiz,
Yeni günlerimiz,
Hayra vesile olsun...

Hayırlı olsun.


Sabrı bol,
İhsanı bol,
Mutluluğu bol,
İyiliği bol,
Olsun.


İlhan İrem'in sözünü tutarak  " boşveriyoruz, unutuyoruz geride kalan kötü günleri" . Ve diyoruz ki ;

 :)

Ne olursa olsun, yeterki "iyi olsun" be!

17 Aralık 2010 Cuma

Duma Duma Dum

Duma duma dum
Ben bir hayal
Kurdum.
Sonundaki ışığa
Vuruldum
Üstüne
Düşündüm
Durdum.

Baktım olacak gibi değil
Peşinden koşturdum

Olmadı

Etrafında(n) dolandım.
Yoruldum.

Başucunda
Duruldum.
.
Durdum.

Duma duma...
Tama tamam.
Sustum.

***
Tam bunları düşünürken Sıla'nın sesi yükseliyor radyodan.
...
 İnatla sarılacaksın sabredecek yaşayacaksın
Herkes geçiyor aynı yollardan
Tanıdığımız yok yukarılardan
Azmedeceksin azmedeceksin
Azmedeceksin hazmedeceksin
...
Sıla ~~CAM

11 Aralık 2010 Cumartesi

Damladan Deryaya!~~Farkında Olmalı İnsan...

Hani konuşuruz bazen öylesine. Havadan, sudan, hayattan. Birden dökülür dilimizden hatırda kalmış bir mısra. Üzerine konuşturdukça konuşturur.Yepyeni kapılar açar, zihin jimlastiği yaptırtır farkında olmadan.
 Kısacık bir cümledir aslında dilden deryaya uzanan.

 İşte içine alan, sarıp sarmalayan, kendine hayran bırakan satırlar ;
"Ömür Dediğin Bir Gündür,

O Da Bugündür. "

Damladan deryaya!
Can Yücel'den Farkında Olmalı İnsan"
*****
Farkında Olmalı İnsan...

Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı. 
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...


Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını
Fark etmeli.

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
Ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını
Fark etmeli.


Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu
Fark etmeli.


Henüz bebekken 'dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı
Olduğunu,
Ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!'
Dercesine apaçık kaldığını
Fark etmeli.


Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini
Fark etmeli sonra.


Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini,
Nasıl yaşarsa öyle öleceğini
Fark etmeli insan


Ve ölmeden evvel ölebilmeli.
Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte
Ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini
Fark etmeli.


Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu
Fark etmeli.


Ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü
Fark etmeli.


Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde
Çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını
Fark etmeli.


Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü
Fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka
Sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu
Fark etmeli.


Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek
Kırıntılarını yemekte gizlendiğini
Fark etmeli.
FARK ETMELİ.

Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,

O Da Bugündür.

CAN YÜCEL

 

10 Aralık 2010 Cuma

Yumurtalı Protesto

"Protesto" demokratik bir hak. İsteyen istediğini maddi manevi zarara mahal vermediği sürece protesto edebilir. Bu konuda mutabıkız sanırım.
Kimi alkışlar, kimi bağırır, kimi pankart açar, kimi ölüm orucuna girer... Keyfe kalmıştır yöntemi.
Bugüne kadar birçok yol denendi, bir kısmından cevap alınsa da çoğunda şebeke meşguldü aranana ulaşılamadı.

Son yıllarda ayakkabı atma modası vardı, son günlerde de yumurta.



Eylemler haklı ya da haksız söylemlerine girmeden yumurtalı protestoya farklı bir yorum getirmek isterim.
Şöyleki.

Yumurta Allah'ın bizler için verdiği bir nimettir. Bu nimet onun bunun kafasına atılmak suretiyle ziyan edilmektedir. Dünyada binlerce insan açlıktan kırılırken, devletten aldığı bursu yumurtaya yatırıp onuda ziyan edenlerin hak hukuk aramaları pek bir manidardır. Elindeki çoksa ver bir aça, karnını doyursun ...En azından sağ defterine işler.

Ha birde yumurtaya artan bu talep karşısında yumurta fiyatlarının tavan yapabilitesi de oldukça yüksektir ki bu durumda kimin daha zararlı çıkacağı da aşikardır.

Bekide önümüzdeki dönemde:
"Öğrencilerin temel besin maddesi yumurtayı protesto malzemesi yaparak yumurta fiyatlarını tavana vurduran öğrencileri protesto ediyoruz!" seslerini duyabiliriz. Kim bilir?

:)