27 Ocak 2011 Perşembe

Damladan Deryaya- 2 ~~ Uçurtma Avcısı, Bin Muhteşem Güneş ; Khaled Hosseini


Bir yazar.Halit Hüseyin (Khalid Hosseini). Müthiş betimlemeri düşünen, aktaran, akıcı, okuyanı satırları içinde  sarıp sarmalayan üsluba sahip bir kelime üstadı.

Bu kadar etkili olmasının sebebi belki de anlattıklarının gerçek olabilme ihtimalidir. Kim bilir?
Yaşanmış olabilme ihtimalidir belkide her olayın balyoz gibi soluk borumuza inivermesinin sebebi. 

Ard arda iki kitabını okudum.Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş.

İki farklı öykü, ortak tema. Afganistan tarihsel süreci ve çaresiz insan halleri.

Bin Muhteşem Güneş'de  düşen bir füze ile yolları kesişen iki kadının dostluk hikayeleri, dostluğa uzanan süreçleri  anlatılıyor. Kadın olmanın, savaşın ortasında kalmış bir kadın olmanın, çıkar yolun yine bir kadına tutunmak olduğunun çarpıcı hikayesi. Çocuk yaşta evlendirilen ve çocuğu olmayan Meryem ile yine çocuk yaşta  çocuğu için evlenmek zorunda kalan Leyla'nın hikayesi.

 ***


***
"Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşam çalarsın. Karısını bir kocadan, çocuklarını bir babadan mahrum edersin. Yalan söylediğin zaman, bir insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun. Aldattığın zaman, bir insanın doğruluk, adalet hakkını elinden alırsın. Çalmaktan daha büyük bir kötülük yoktur."

Ufacık bir bölümdür yukarıdaki satırlar. Adanmışlığın, karşılıksız sevmenin, pişmanlığın, telafi yolları aramanın,çıkış yolu aramanın, savaşın, savaşlar arasında çocuk olmanın anlatıldığı bir solukta okunduğu kitaptan, Uçurtma Avcısı'ndan . Emir ve Hasan'ın  hikayesinden.

-İnancı pek de kuvvetli olmayan bir babanın oğluna sürekli, bıkmadan tekrar ettiği ama kendisinin asla tutamadığı öğüdüdür. -


***
Çıkış noktaları farklı olsa da aktarılanlar aynı duygular. Kimi zaman engellenemez bir öfke, kimi zaman acıma, kimi zaman sıcacık bir gülümseme. Her ikisi de bir solukta okunan, okuyanı seyirci değil de yaşananlara tanıkmış, her an olaya müdahil olacakmış  hissi verecek kadar samimi. 

Yazarın dilini, dilindeki sadeliğin asaletini, ve en önemlisi ufak ama önemli detayları aktarışını sevdim. 
***
Yeni bir pencere açtım kendime.











7 Ocak 2011 Cuma

Göz Görsün, Gönül Katlanmasın

Toplumların temel taşı kadın.
Her gün yüzlercesi, binlercesi farklı bir er kişi tarafından şiddetin bin bir yöntemine maruz kalıyor. Daha vahimihayatlarını kaybediyor.

Peki ya diğerleri ne yapıyor bu sırada.

Ordan burdan "Filancanın kocası karısını dövmüş, bilmem kimin babası kızını odaya kapatmış..."sözlerini duyar, bir  "cık cık cık" çeker ve  "aman komşuuum evlerden ırak" diyerek çekilir köşesine. 

Göz görmeyince gönül katlanır yaşananlara.

Birde bunları duyup köşesine çekilmeyen, elini sopanın önüne set çekenler var. Artık "göz görsün, gönül katlanmasın" diyenler.

Ümit Karalar bunlardan biri. "'Sheddeath"' başlıklı okul bitirme tezi için 50 ünlü kadınla birlikte fotoğraf çekimleri gerçekleştirmiş ve bunun için bir fotoğraf sergisi açmış.


 
Aynı amaç için çalışan bir diğer grup da Hürriyet ailesi. http://www.aileicisiddeteson.com/   adresinde paylaştıkları birbirinden farklı birçok aktivite  gerçekleştiriyorlar. Varlıklarını 1 Ocak'da Hürriyet'in yeni yıl ekinde fark ettim.
Kadınların sosyal yaşamda düştükleri zor durumları er kişilere empati yoluyla anlatmak için farklı kadın figürlerinin yerine koyulmuş ünlü er kişilerle fotoğraf çekimleri yapmışlar.
Yaşananları anlamak için empati yetmez aslında hemdem olmak gerekir.(Yakın gelecekte pek mümkün görünmesede.)

Ancak bu da bir adım. Dikkat çekebilmek, " bakmak yetmez, gör! " diyebilmek için.

Sahi "ADALET" var mı ki?

Kaç yıl sürer bu dava?
Zaman aşımından mı düşer, tutukluluk süresinden mi?
Emsal mi olur yoksa diğelerinin arasında yerini mi alır?
Dağ olmuş dosyaların arasında kaybolup gidermi o da?


Sahi,bu tarafta adalet var mı ki?
Vicdanımızın sızladığı şu günlerde ilahi terazinin varlığını bilmek yeter mi ki?
"Adalet" insani çekişmelere malzeme olacak kadar değersiz mi ki?

"Adalet", teyzelerin ya da sarayların adı olmaktan öte gerçek görevini terar yüklenir mi ki?

Sabah sabah okunan bir haberin ardından üşüşen daha nice soru var aklımda, ama yazmaya hevesim yok. Çünkü varlığından şüpheye düştüklerimden artık ümidim yok.

Güvensiz bir güne daha, merhaba Türkiye!

1 Ocak 2011 Cumartesi

Hayırlı Olsun

Yeni takvimlerimiz,
Yeni umutlarımız,
Yeni dileklerimiz,
Yeni günlerimiz,
Hayra vesile olsun...

Hayırlı olsun.


Sabrı bol,
İhsanı bol,
Mutluluğu bol,
İyiliği bol,
Olsun.


İlhan İrem'in sözünü tutarak  " boşveriyoruz, unutuyoruz geride kalan kötü günleri" . Ve diyoruz ki ;

 :)

Ne olursa olsun, yeterki "iyi olsun" be!