31 Ağustos 2010 Salı

Hazım-sız-lık

Beş parmağın beşide bir değilken her insanın bir olmasını beklemek hayalperestlik olur. Ama bu beş parmak tüm farklılıklarına rağmen kavgasız gürültüsüz bir arada burabiliyorken insanlar neyi paylaşamıyor da hep bir hır gür içindeler.Anlaması hayli güç.

Farklıyız. Halimizle ,tavrımızla, duruşumuzla, görüşümüzle, kapasitelerimizle genlerimizle yani, herşeyimizle birbirimizden farklıyız. İnsanoğlu için  müthiş bir fırsat aslında.

Birinin düşünemediğini diğeri düşünse, fikir teatisi yapılsa. Bir sinerji kurulsa, doğru işlere aktarılsa, dünya güllük gülistanlık olsa. :)

 Ama yoook. İnsanoğluyuz biz. Bizden olmayanı, biz gibi düşünmeyeni asmalıyız, kesmeliyiz, yok etmeliyiz!

Yahu doğru tek olabilir. Ama doğruya giden milyonlarca yol var. Herkes kendine uygun olanı seçip yürüyor. Neyini çekemiyorsun bu durumun?
çekemediğin gibi birde osun ,busun, şusun diye yaftalıyoruz.

Ey Ademoğlu,
Karşındaki insan senden farklı düşünüyor diye onun düşüncelerine hazımsızlık gösterip öykürmenin ne manası var?
O'na  senden farklı diye saçma sapan aşağılayıcı sözler takmanın ne manası var?
Bu saçmalığın sana ne gibi bi faydası var?

Allah'ın bahşettiği yüce nefesi böyle abidik gubidik şeylere neden harcarsın ki?


Velhasıl kelam, hazımsızlık başa bela.hem maddi hem manevi.

Maddi olana soda, manevi olana saygı duyabilme iyi geir.
Nacizane tavsiyedir.

27 Ağustos 2010 Cuma

Sütlü Aş

Üzgünüz efendim.
Derinlerde bir yerlerde sızlıyor yüreğimiz.
Görmedik, duymadık ama hissettik.
Hem de en derinden.
Son anına kadar dua ettik, tarih tersine tekerrür etsin istedik.
Şansımız bu kez yaver gitsin, şeytanın bacağını kıralım istedik.
Olmadı.
Olmayınca olmuyormuş.
Yine acılı versiyonundan görmüş olduk.
Sövmedik, saymadık, yıkılmadık.
Sadece üzüldük.
Üzüntümüzü ne hafifletir dedik, bakındık etrafımıza.
Sığınacak liman aradık kısacık bir an uğruna.
Buzdolabından göz kırptı sütlü aş o anda.
Sevilmediğini bile bile ısrarla.

Fırtınalı bir akşamın ardından sütlü aşın sakin limanına demirledik bünyeyi bir beş dakikalığına.
İçimizdeki yangına bir damla serinlik oldu hiç yoktan.
İyi geldi.

***
Aklıma geldide şu mübarek günde neden kıramadık şu şeytanın bacağını?
Mübarek Ramazan'da zincire vurulur  ya, ondan mıdır ki?
İhtimal.
Olabilir pek  tabi.
:)

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir fırtına tuttu kanaryayı :)

Uğur yaptım. İzlemiyorum, dinlemiyorum sadece arada netten takip ediyorum fırtınamın maçlarını. Çok daha stresli çok daha fena bir durum olmaya başladı her defasında.
 Görmüyorum, duymuyorum sadece hissediyorum. İçim içimi yiyor .Farklı görüşlerden durum analiziyle neler olup bittiğini kestirmeye çalışıyorum. Maçın heyecanı yetmezmiş gibi kendime artı bir heyecan çıkarıyorum. Saçlarımdaki aklara bir yenisini daha ekliyorum her defasında.
 İnsan kendine bu ızdırabı yaşatır mı?
İşte inanç.
Yaptırıyor insana.
Sadece gönlümle hissettiğimde fırtınam daha bir sert esecek, tuttuğunu koparacakmış gibi geliyor.
Bu akşam olduğu gibi.

Üç ay gibi bir sürede üçüncü kez fırtınama tutulan kanaryanın artık yolunacak tüyüde kalmadı. :)
[1/05/2010-23/08/2010]

Mutluyum be. Hem de çok.
Kendi kendime yaşattığım gereksiz strese rağmen mutluyum.
Onurlu, gururlu kendini ezdirmeyen duruşuyla hep daha kuvvetli esen fırtınama sahip olduğum için mutluyum.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

INCEPTION



Son zamanlarda izlediğim ve belkide uzunca bir süre bu kadar iyisini izleyemeyeceğim bir şaheser.
Rüya içinde rüya, rüyalarda çalınan fikirler.
Daha da ötesi yerlştirilen fikirler. Mümkün mü?
Cristopher Nolan işte bunu işlemiş son filminde. E Leonardo ,Ken ve diğerleride ustaca işlemişler.

Filmin muhteşem senaryosu, kurgusu, müzikleri ,oyunculuklar, insanı büyüleyen aksiyon sahneleri bir yana filme ayrı bir lezzet katan filmin akışına yön veren o minicik detaylar bir yana.

Hani hayatta "detaylara takılıp bütünü kaçırıyorsun" denir ya. Aslında öyle değil o.
Detaylar olmadan bütün yok aslında. Muhteşem bir detay muhteşem bir bütünün habercisi. O yüzdendir ki bütünü yakalayabilmek için aslında detaylara takılmak, özümsemek lazım.

Ey detaylar seviyorum sizi.
Hayat sizinle güzel be.

Nolan seni de seviyorum detayların güzelliğini yeniden hatırlattığın için.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

sıcak çoook sıcak

Müthiş bir sıcak var Akdeniz 'de. Denize girip ıslanmaya gerek yok, hep ıslak geziyoruz artık. Deniz dahi serinletmiyor kimi zaman. Dostlar olmazsa zaman geçmiyor sanki, geyiğin dibine vurmadan çekilmiyor basmış havada bir hafta sonu.




Güzel sohbetler eşliğinde yenen leziz yemeklerle nirvanaya ulaşabiliyor insan ancak. Oraya kadar çıkmışkende inmek için nazlanıyor. Yemekler bitmesin, sohbet kesilmesin istiyor. Paylaştıkça çoğalsın güzel anlar azalsın kavurucu sıcaklar. :)



Ne yaparsak yapalım.

Ne olursa olsun.
Değişmeyen tek şey: Hava


Sıcaaaaaaaaaaaaaaaaak !