11 Kasım 2011 Cuma

Damladan Deryaya 3 : # Çay

Ülke olarak, millet olarak, birey olarak tahammülü güç, oldukça zor günler geçiriyoruz ki  "O (c.c), dağına göre kar verir bunların da bir hikmeti vardır" deyip yaradana sığınmaktan başka da hiçbir şey gelmiyor elden.

Öylesine çetrefilli günler yaşıyoruz ki ufacık tebessüm arar haldeyiz çevremizde, içimizi bir nebze olsun ısıtabilmek için. Ancak ardı arkası kesilmeyen kara haberlerin gölgesinde içimizi ısıtan tek şey bir bardak demli "çay" şu sıralar.
Çay bir kültür, çay bir bağımlılık. Öyle ki kimi zaman su içmeyi unuturuzda çay içmeyince huzursuzluk kaplar bbedenlerimizi. Öğrenci kantinlerinde plastik bardakta, asker ocağında metal  kupalarda, yolculuklarda termoslarda, şanslıysak belki de ince belli bir çay bardağında... Semaverde, porselen demlikte,bakır çaydanlıkta,  çaycıda olmadı sallama halinde poşetlerde. Şekli şemali, sunuluşu nasıl olursa olsun yeterki demli ve sıcak olsun, içimizi ısıstsın ufak ama etkili dinlenmeye vesile olsun, hayatımıza dahil olsun isteriz "çay". ( "Tabi soğuk tercih edenlerde olmuyor değil, onlara da saygımız sonsuz lakin çay dediğin sıcak içilir be abi " :) ) O kadar kıymetlidir yani.

Aslında çok daha farklı bir yazı hazırlamıştım çay için. Disiplin çalışmalarına eklenmek üzere yazılmıştı. Bekliyordu öylece arşivde. Sonra tumblrda gezerken çay üzerine yazılmış, söylenmiş sözlerin bir araya getiren bir yazıya denk geldim. ( Derlemeyi yapan kendisi midir bilmiyorum ancak en temel kaynak UsseinCeles olarak görülüyordu. )  Okudukça sevdim, ayrı ayrı notlar aldım. Çaydan yola çıkarak öyle güzel sözler söylenmiş, şairlerimiz, yazarlarımız, aşıklarımız öylesine güzel kullanmışlar ki "çay"ı duygularını ifade ederken, vazcaydım  kendi çayımdan "damladan deryaya gidiyor ya bu , asıl bunu paylaşmalıyım" diyerek.

***

Ve işte huzurlarınızda damladan deryaya, Cemal Süreya'dan Sunay Akın'a duygulara tercüman olan "çay".



İki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
(Cemal Süreya)

Haydi iç de çay koyayım.
(Ah Muhsin Ünlü / Onur Ünlü)

Ve hala ince belli bardakta içilen çay tüm felsefe ,
poetika ve kuramların üstündedir.
Çay duyguların sıvı halidir.
(Bekir Erdoğan)

O bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!


aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin
(Haydar Ergülen)

Ama bu kente gelirsen unutma beni ara,
sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım.
(Osman Konuk)

Bizim içtiğimiz çay da çaydır
Çarpık dudaklı ezik gözlü allı mavili çaylar
Vadilerden renkli yağmurlar gibi gelir.
İçtiğimiz çay.
(Sezai Karakoç)

Çayın rengi ne güzel
Sabah sabah,
Açık havada!
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!
(Orhan Veli Kanık)

Çay içiyoruz
mutlu bir sessizlik içinde.
(Cevat Çapan)

Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?”
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…
(Can Yücel)

Biriniz birkaç yıldız taksın gökyüzüne
biriniz çay hazırlasın
biriniz akşam olsun
(Mevlâna İdris Zengin)

Basit yaşayacaksın basit
Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit,
Çay, Simit ve Peynirle.
(Nazım Hikmet Ran)

Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
‘Çay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
(Abdurrahim Karakoç)

Çaydanlığı sürüyoruz ocağa
kayna suyum kayna suyum
kayna da çay içeyim
ben böylesi sabahları
içine de
içine de
……………………..


o biçim!
(Hasan Hüseyin Korkmazgil)

Hıncım bana kalsın gayrı
sen yalnızlığımı götür.
Bana çay demlemeyi öğret
elimi yüzümü yıkamayı,
ağzıma rakı koydurma.
(Ahmet Oktay)

Çay içiyordu. sıkılıyordu. hamamda şarkılar söylü-
yordu görüntüm. işbaşı yapıyordu çalıntı zamanlarda.
(Altay Öktem)

Bütün gün kahvede oturdum yedek kulübesinde
ve bir kardeşim saf dışı kalsın diye
çay söyledim kahveden.
(İbrahim Tenekeci)

seni çay içerken izlemek
seni çay doldururken
seni demlerken çayı
kimseler inanmasa da düpedüz sevap
(Alper Gencer)

Dans eden bir kadının ayak bilekleri gibidir
Judy Garland gibi çay
Kan gibi çay.
(Sezai Karakoç)

Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına
Nisan toprağı kalbimde ağarıyor
Bence o çocuk öyle gülmemeli
Şimdi bir kadın çay demlese
(Ergin Günçe)

Çaycı getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan
(Necip Fazıl Kısakürek)

Biraz çay soğuklarda.
Ne kadar acı şu dünya
(Behçet Necatigil)

Bir bardak demli çay
burukluğu gibi kalsın
gecenin ve sabahın tadı
yaşasın anılarımızda
(Ahmet Telli)

Her gülümseyişinde tüm ülkeye çay ısmarlayayım,
seninleyken bir yudum çay zenginleştirilmiş uranyum gibi enerji veriyor bana Şebnem.
(Murat Menteş)

Çay henüz her şey bitmedi demektir.
(Cezmi Ersöz)

hayatta herkesin mutlaka
bir sarayburnu aile çaybahçesi varsa
hayatta herkesin mutlaka bir istanbulu varsa
hayatta herkesin mutlaka bir tanrısı varsa
ve biz tanrısız kaldığımıza göre
sen benimle mi gelirsin
ben sen de mi kalırım
bunu bırakalım şu geçip giden bulutlar düşünsün
(Salih Bolat)

Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle…
(Turgut Uyar)

Aşkınla demlenmiş sıcak bir çay içmeliyim.
Küfürler saçıp etrafa, belalara bulaştırmalıyım ağrılı başımı.
Yokluğuna alışmamalıyım.
(Tarık Tufan)

bir çay yalnızlığı emirgân’dan öteye
değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın
(Attila İlhan)

Ve oturdu mu bir masaya
hakkını verir çay içmenin
(Cahit Zarifoğlu)

Ya da bir oda kapısını açtığınız zaman
O müthiş öğle sıcağında
Pencerenin önünde örgü ören birinin
- Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi-
Görülmediği gibi
Ama var mıydı sanki görülmek isteyen
Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden.
(Edip Cansever)

Benim çay bardağımda senin gözlerin olur
Senin gözlerin sizin çay bardaklarınızda
Onların gözleri
(Sezai Karakoç)
Çay bardağına bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine.. yakın olsun isterim ellerime ellerin yanındaki beton binaya yaslanması gibi köhne bir evin.. çünkü seni bir çivi çaktım beynime ve bütün kerpetenleri toplayıp attım denize.. (Sunay Akın)
***